Beyin Tümörleri  Ve Tedavisi

            Beyin tümörü terimi hastaların hepsinde bir korku ve ürperti hissi uyandırmaktadır. Bu durum oldukça normaldir. Bunun yanında beyin tümörü halk arasında sanki tek tip bir kanser türüymüş ve son derece kötü huyluymuş gibi algılanmaktadır. Oysa ki beyin tümörleri çok fazla tipten oluşmaktadır. Bu tümörlerin yarısı iyi huylu, yarısı kötü huylu gruplardan oluştuğunu ifade edebiliriz. Genetik ve moleküler biyolojik tanı yöntemlerinin gelişmesiyle her geçen gün bu tiplere bir yenisini eklemektedir.

            Vücuttaki tüm tümörler gibi beyin tümörleri de son birkaç yıla kadar sadece patolojik boyama yöntemleri ile sınıflandırılıyor ve buna göre iyi veya kötü huylu olma derecesi belirleniyordu. Gün geçtikçe tüm iyi tümörlerin iyi, tüm kötü tümörlerin de kötü seyretmediği, ilaca aynı oranda aynı yanıtları vermediği görüldü ve bu eksiklikler, tümörleri tanıma arayışı moleküler biyoloji teknolojisiyle bir üst aşamaya taşındı. Böylece tümörlerin her birinin aslında birbirinden farklı olabileceği ve kendine özgü olduğu, bu moleküler biyolojik belirteçlere göre seyrinin aynı derecedeki tümörlerde bile oldukça farklılıklar göstereceği anlaşılmış oldu. Bununla beraber tespit edilen moleküler belirteçler, tümörü tedavi etmede bir hedef molekül olarak kullanılmaya başlandı ve oldukça başarılı sonuçlar elde edildiği görüldü.

            Beyin tümörlerinin genetik yapısını ve çeşitliliğini bir kenara bırakacak olursak, köken aldığı doku, yer vb kriterlere göre farklı sınıflara ayrıldığını ve bu sınıflardaki tümörlerin dağılımının yaş grubuna göre farklılıklar gösterdiğini fark edebiliriz.

            Örneğin beyin tümörleri beynin kendi hücrelerinden primer gelişebileceği gibi, başka organlardan yayılım yani metastaz yapması sonucu sekonder de görülebilir. Bu iki tipin tedavisi birbirinden son derece farklılıklar göstermektedir. Ayrıca beyin tümörü dediğimiz zaman sadece beynin kendi dokusu içindeki beynin işlevsel hücresi olan nöronlardan kaynaklanan tümörler kastedilmemektedir. Aksine nöronlardan tümör gelişimi oldukça nadirdir. Beynin kendi dokusundan kaynaklanan tümörlerin ezici bir çoğunluğu, nöronları destekleyen nöroepitelial veya glial hücrelerden kaynaklanmaktadır. Bununla beraber beyin tümörlerinin yaklaşık yarısı beynin kendi dokusundan değil, beyni saran beyin zarlarından köken almaktadır. Bütün bu köken farklılıkları tedaviyi çok farklılaştırmaktadır.

            Beyin tümörleri çoğunlukla hastalarda kafa içi basınç artışına bağlı baş ağrısı, bulantı, kusma ve şuur bulanıklığı gibi şikayet ve bulgularla başvurmaktadır fakat ortaya çıktıkları beyin bölgesinin fonksiyonuna göre o bölgenin fonksiyon bozuklukları ile de daha erken bulgu verebilmektedir. Örneğin konuşma alanındaki bir tümörün konuşma bozukluğu, motor alandaki bir tümörün kuvvet kaybı bulgularına neden olması gibi. Epileptik bayılma nöbetlerinin de hiç de azımsanmayacak düzeyde görülen beyin tümörü belirtilerinden olduğunu hatırlatmakta fayda var tabi.

            Günümüzde beyin tümörünün tanısında altın standart ilaçlı beyin MR incelemesidir. Hastada ameliyat kararı verilmesi halinde ameliyatı daha güvenli ve başarılı hale getirecek ek tetkikler istenecektir.

            Beyin tümörlerinin tedavisi, yukarıda kısaca anlattığımız tiplere göre birbirinden son derece farklılıklar göstermektedir fakat genel olarak tedavi yöntemlerini 5 grupta özetleyip yazıya son vermek istiyorum.

  • Tedavisiz takip
  • Cerrahi tedavi
  • Kemoterapi
  • İmmunoterapi veya hedefe yönelik tedavi
  • Radyoterepi veya radyocerrahi (Işın tedavisi)

 

Prof. Dr. Ömür GÜNALDI