Savunmadaki başarı örnek oldu: Yerlilik için dev adım
YTÜ ile Çam ve Sakura Hastanesi, medikal teknolojinin yerli üretimi için işbirliği yapıyor. Doç. Günaldı, “Savunmadaki başarı örnek oldu, mühendislerle ortak çalışacağız.” dedi.
Çam ve Sakura Şehir Hastanesi ile Yıldız Teknik Üniversitesi, medikal malzemelerin yerli üretimi için işbirliğine imza atıyor. Doç. Dr. Ömür Günaldı, savunma sanayiindeki başarının sağlıkta da olmaması için bir neden yok” dedi.
Milli savunma sanayinde yapılan yatırımlarla yerlilik oranının yüzde 80’lere çıkması diğer sektörlere de örnek oldu. Akşam Gazetesi’nin haberine göre, Çam ve Sakura Hastanesi Beyincerrahi Kliniği İdari Sorumlusu Doç. Dr. Ömür Günaldı, pandemi sürecinde tüm dünyada yaşanan ekonomik buhrana dikkati çekerek, “Sağlıkta medikal malzemeleri ithal ediyoruz. Bu, yurtdışına büyük paralar ödendiği anlamını taşıyor” dedi. Savunma sanayiinde yaşanan stratejik ve ekonomik kazanımın bir benzerinin sağlıkta da olması için bir yıldır çalıştığını anlatan Günaldı, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ile yarın bu kapsamda bir protokol imzalanacağını söyledi. Günaldı şu bilgileri verdi:
STRATEJİK BİR ADIM
“Savunma sanayiinde bizim mühendislerimiz bu kadar yol kat etmişken, sağlık teknolojisinde geri kalmamız hiç doğru değil. Yarın bize herhangi bir kritik cihazı vermedikleri zaman biz bu hizmeti nasıl sürdüreceğiz? İstanbul’da en iyi hocaların, genç, dinamik uzmanların, asistanların ve sağlık çalışanlarının olduğu Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde bu ekosistemi oluşturabilmek adına bir yıldır çalışıyordum. Biz kendi aramızda çok toplandık ancak mühendislerin desteği olmadan bir şey yapmamız çok zor.”
MÜHENDİSLERDEN DESTEK
“YTÜ’de hekimlerle mühendislerin bir araya geldiği ve projelerini karşılıklı konuştuğu bir çalıştaya katıldım. Orada Rektör Yardımcısı, Mekatrnonik Bölüm Başkanı ve Biyoteknoloji Bölüm Başkanı’na düşüncemi anlattım. Malzemelerle ilgili proje geliştirmeyi ve aramızdaki iletişimi güçlendirmeyi teklif ettim. Hastane başhekimimiz, sağlık müdürümüz de destek verdi. Protokol aşamasına geldik.”
MÜHENDİS VE HEKİMLER BİRLİKTE ÇALIŞACAK
Doç. Dr. Ömür Günaldı çalışmayla ilgili şunları söyledi: “Bir mikroskop üretebilmek için çok bileşen var; donanım bilmesi gerekiyor, bilgisayar yazılımını bilmesi gerekiyor, optik teknolojileri, lens teknolojileri, ışık teknolojilerini bilmek gerekiyor. Bunu tek bir kişinin yapabilmesi mümkün değil. Mühendisler sağlıkta neye ihtiyaç olduğunu bilmiyor, biz hekimler de ihtiyacı olanı biliyoruz ama nasıl yol almamız gerektiğini bilmiyoruz. İşte burada yapılan, o iletişim kopukluğunu ortadan kaldırmak. Devletin de stratejik kurumları ASELSAN; TUBİTAK; Kalkınma Ajansı’nın da bu protokole destek vereceğini ümit ediyorum. Hastanemizde mühendislere yer vereceğiz ve birlikte çalışacağız.”
https://www.star.com.tr/guncel/cumhurbaskani-erdogandan-yeni-anayasa-mesaji-bu-konuyu-yeniden-gundeme-tasiyacagiz-haber-1784642/
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde ilk beyin anevrizma ameliyatı yapıldı
İstanbul
İstanbul’da yaşayan 33 yaşındaki Sabettin İldeniz, baş ağrısı şikayetiyle Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’ne başvurdu. Yapılan ileri tetkiklerde hastanın beyin kanaması geçirdiği tespit edildi.
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi İdari Sorumlusu Doç. Dr. Ömür Günaldı, Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Lütfi Postalcı ile Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Buruç Erkan tarafından 6 saat sürdürülen açık beyin ameliyatının ardından İldeniz sağlığına kavuştu.
Ameliyat hakkında bilgi veren Op. Dr. Buruç Erkan, hastanın ilk olarak hastaneye şiddetli baş ağrısı şikayetiyle başvurduğunu söyledi.
Acil servisindeki doktorların ilk müdahalesinin ardından tetkiklerin yapıldığını anlatan Erkan, “Hastada subaraknoid kanama tespit edilmesi üzerine hasta bizim kliniğimize geldi.” diye konuştu.
“İlk anevrizma ameliyatını yaptık”
Erkan, yaptıkları incelemenin ardından hastayı açık beyin ameliyatına aldıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
“Ardından anevrizma cerrahisi operasyonunu gerçekleştirdik. Bu operasyon zor bir operasyondu. Ekibimizle birlikte başarılı bir şekilde hastanemizde ilk anevrizma ameliyatını yaptık. Ameliyat yaklaşık 6 saat kadar sürdü. Ameliyatın ardından hastayı yoğun bakıma aldık. Servisteki tedavisi tamamlanınca da taburcu edeceğiz.”
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nin yeni açılan bir hastane olduğunu hatırlatan Erkan, “Hastanemiz teknik imkanlar olarak Türkiye’nin en iyi hastanesi sayılabilecek bir hastane ve son teknolojiye sahip. Bu hastanede bu kadar kısa sürede bu tarz büyük deneyim gerektiren ameliyatları kısa sürede yapabilecek konuma geldik ve devamı da gelecektir.” ifadelerini kullandı.
“Şimdi çok iyiyim”
Hasta Sabettin İldeniz ise baş ağrısıyla hastaneye geldikten sonra kendisini kaybettiğini ve gerisini hatırlamadığını söyledi.
Hastanede kendisine ilk müdahalenin yapıldığını ve incelemenin ardından sorun tespit edilince ameliyata alındığını anlatan İldeniz, “Şimdi çok iyiyim. Sağlığıma kavuştum. Hastaneden ve doktorlarımızdan çok memnun kaldım. Doktorlar benimle çok ilgilendi. Çok iyi hizmet aldım. Benimle ilgilenen tüm hocalara teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
https://www.aa.com.tr/tr/saglik/basaksehir-cam-ve-sakura-sehir-hastanesinde-ilk-beyin-anevrizma-ameliyati-yapildi/1986305
Röportaj – Prof. Dr. Ömür Günaldı
1977 yılında Artvin’de doğmuşum. 2001 yılında KTÜ Tıp Fakültesi den tabip, 2009 yılında ise Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi den uzman tabip ünvanını alarak Beyincerrahi Uzmanı oldum. Yine aynı hastanede 2016 yılında doçentlik ünvanına hak kazandım. Ekip arkadaşlarımla birlikte Nöroşirürji Kliniğini kurmak görevi ile gönüllü olarak katıldığım Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi nde çalışmaya devam etmekteyim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Resim yapmayı çok seviyorum.Çocuk edebiyatı ile yakından ilgileniyorum. Basılı 10 adet çocuk masalım mevcut
AR-GE birimini kurmak ve fikir bankası oluşturmak, hekimle mühendislerle buluşturacak platformlar oluşturmak, yani hastanemizde yerli ve milli sağlık teknolojisi hamlesi başlatmak istiyorum.
Hocam merhaba. Böyle bir dergi fikri nereden ve nasıl çıktı?
Bu hastanede çalışmaya başladığım zaman ne kadar büyük bir hastane olduğunu fark ettim. Hastane o kadar büyüktü ki koridorlarda kaç kez kaybolduğumu anlatamam. Elbette böylesine büyük bir hastanede çalışan sayısı da bir hayli fazla olacaktı. Geldiğim hastaneyle kıyaslamam gerekirse, köyden indim mega kente gibi bir durum oldu. Böyle yerlerde en büyük sorun yabancılaşmadır. Aynı büyük şehirlerde olduğu gibi. Bunun için bir şeyler yapmak gerekir diye düşündüm. Daha önceki kitaplarımı yayınlayan ve bu derginin de basılmasını sağlayan yayınevinin sahibi olan Seyhan hanım ile sohbetimiz esnasında bu fikir ortaya çıktı. Hastaneyi, klinikleri ve çalışanları sadece mesleki yönleriyle değil aynı zamanda özel hayattaki kişilikleriyle de tanıtacak magazinsel bir dergi çıkarmaya karar verdik.
Daha önce bu tarz bir dergi çıkarmış mıydınız?
Magazin dergisi çıkarmamıştım fakat yine aynı yayınevinin çıkardığı akademik dergilere editörlük yapmıştım.
Dergiyi çıkarmadaki amacınız?
Daha önce belirttiğim gibi hem hastane içinde çalışanları birbirine tanıtmak hem de hastane ve hastanenin değerlerini hastane dışına yurt içi ve yurt dışında tanıtmayı amaçladık.
Bu hastaneye geçiş süreciniz nasıl oldu?
Neden buraya geldiniz? Burası size ne katacak? Siz buraya neler katmayı planlıyorsunuz?
Bir gün başhekim beni aradı ve bu hastanede beyin cerrahi kliniğinin kurulmasında destek olmam konusun da görüşmek istedi. Yüz yüze görüştük ve beni ikna etti. Daha önce çalışmakta olduğum Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroşirürji Kliniği benim ben olmamda en önemli yerdi ve ülkemizin en iyi ve köklü kliniklerinden biriydi fakat gerek eski olması gerekse de branş hastanesi olması nedeniyle bazı zorlukları vardı. O zorlukların hiçbirinin burada olmayacağına kanaat getirdim. Tabi buranın büyük olmasının da ayrı zorlukları olmayacak değildi ama bunu göze aldım. Fikrimi birlikte çalışmak isteyeceğim akademisyen arkadaşlarıma açtım ve onlar da benimle gelmeyi kabul ettiler. Böylece bu kutlu yolculuğa çıktık. Tabi bu yolda ilerlerken yolda bulduklarımız ve biz ilerlerken bize katılanlar oldu, daha da olacak. Umuyorum ki hepimiz uyumlu bir şekilde bu kliniği ülkenin en gözde kliniklerinden biri haline getireceğiz.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Siz kimsiniz?
Ben 3 Kasım 1977’de Artvin merkeze bağlı Çimenli köyünde doğmuşum. İlk okulu köyde okuduktan sonra orta
okul ve lise eğitimimiArtvin merkezinde aldım. Üniversiteyi Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuduktan sonra pratisyen hekim olarak Bartın’ın Amasra ve Kozcağız ilçelerinde 1.5 yıl kadar çalıştım. Nöroşirürji ihtisasımı Bakırköy Ruh Sinir Hastanesi’nde yaptım. Mecburi hizmet için Adana’ya gittim. Bu sırada askerlik hizmetimi Gölcük Asker Hastanesi’nde tamamladım. Mecburi hizmetimi tamamladıktan sonra Sağlık Bakanlığınca düzenlenen Başasistanlık sınavını kazanarak beni ben yapan yuvama döndüm. 2016 yılında doçentlik ünvanını aldım ve 2020 yılı Mayıs ayı itibariyle de buradayım.
Çocukluğunuz nasıl bir yerde ve ortamda geçti? Eğitim hayatınıza etkileri ne oldu?
Çocukluğum tamamen köyde geçti diyebilirim. Köyüm bir dağ köyüydü. Kalabalık ve geniş bir ailenin çocuğuydum. Evde babaanne, dede, amca, bir sürü halalar hep bir aradaydık. İki kardeşten büyüğüydüm. Kardeşim de benim yolumdan gidip doktor oldu.
Eğitim hayatınızda eksik kalan yönleriniz olduğunu düşünüyor musunuz? Varsa neden kaynaklanıyor?
Evet. Kesinlikle düşünüyorum. Yabancı dil kanayan yaramdır. Sadece 500 kelimeyle Türkçe konuşulan ve tek kelime İngilizce duymadığımız bir ortamda yetiştim ve kolejli çocuklarla olan bu açığı kapatmak için çok çaba
sarf ettim. Peki kapatabildim mi? Kısmen.
Neden doktor oldunuz? Sizi bu mesleğe çeken ne oldu?
Çeken demeyelim de iten desek daha doğru olur. Öncelikle tek bir sebepten bahsedemem. Birkaç olay var
bunu tetikleyen. Birincisi, bir gün annemi muayene ettirmek için hastanede bekledik ama sıra gelmediği için
muayene olamadı ve öğle arası muayenehanesine gitmek zorunda kaldık. Bu durum beni çok üzmüştü. Doktor olup annemi ve babamı kolaylıkla muayene etmek ve ettirmek istemiştim. İkincisi, girdiğim ilk üniversite sınavında çok başarısız olmuştum. Hatta babamı arkadaşları karşısında utandıracak derecede kötü. Daha doğrusu babam öyle demişti ve bu durum benim çok ağırıma gitmişti. İşte o zaman çok çalışıp bir dahaki sınavda tıp fakültesi kazanacağıma söz verdim. Bunun gibi birkaç faktör daha var ama uzatmayalım isterseniz.
Peki neden beyin cerrahisini seçtiniz?
Doğrusu ben seçmedim. Son tercihimdi. KBB uzmanı olmak istiyordum ama kazanamadım. Puanı daha yüksekti.
Akademik hayata atılma sebebiniz nedir?
Bir arkadaşım. Şu anda benimle birlikte çalışan, aynı zamanda kliniğimizin eğitim sorumlusu Doç. Dr. Bekir
TUĞCU. Beni bu işlere o bulaştırdı.
Kendinizi nasıl biri olarak tanımlarsınız?
Sadece iki kelime…
Duygusal ama mücadeleci
Müzik ile aranız nasıl?
Çalabildiğiniz bir enstrüman var mı yoksa sadece dinleyici misiniz? Ne tarz müzikler dinlersiniz?
Her tür müziği dinlerim. Amatör olarak bağlama çalabiliyorum ama eminim dinlemek istemezsiniz. Bayağı amatörüm.
Diğer sanat dallarıyla aranız nasıl?
İlgilendiğiniz alan veya alanlar var mı? Hangi sanat dallarında kendinizi yetiştirmek isterdiniz?
Resim yapmayı seviyorum. Sanatçı olduğumu iddia edemem ama karakalem ve yağlı boya resimlerim var. Ayrıca çocuk masalları yazarıyım. Basılmış 10 adet çocuk masalım var. Başka ne yapmak isterim sorusuna gelince, marangozluk ve drama.
Peki ya spor? İzleyici düzeyinde misiniz yoksa aktif olarak ilgilendiğiniz bir spor dalı var mı?
Yürüyüş dışında pek bir şey yaptığım söylenemez. Eskiden futbol oynamayı ve izlemeyi severdim ama artık pek
ilgim kalmadı. Arada bir oğlumla masa tenisi oynamak spordan sayılıyorsa onu söyleyebilirim. Bir de tavla oynaken bileğimi çalıştırıyorum. Şaka bir yana sporla pek aram yok.
Hayatınızı değiştiren kişiler listesinde üç isim saymanız gerekse kimleri söylerdiniz ve neden?
Babam, Eşim ve çalışma arkadaşım Bekir. Hayatımda babamın rolünü anlatmakla bitiremem. Eşim ise tanıştığımız günden beri en büyük destekçim ve güç kaynağım oldu. Bekir ise akademik hayata atılmamda ve devam ettirmemde en büyük destekçim oldu.
Sizi en çok etkileyen bir söz, şiir, resim vs var mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Resim olarak Abidin Dino’nun Mutluluğun Resmi tablosu. Şiir olarak ise Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin “Teffizname” adlı şiiri. Bir iki mısra söylemek isterim
Hoş sabrı cemilimdir
Takdir kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler
Sen hakka tevekkül kıl
Teffiz et ve rahat bul
Sabret ve razı ol
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir o öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler.
Böylece uzun bir şiir olarak devam ediyor.
Sizi motive eden en önemli faktörler nelerdir?
İnanç, sevilmek ve mutlu etmek.
Hekim olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?
Yazılım veya mekatronik gibi bir mühendislik dalı.
Bize biraz ailenizden bahseder misiniz?
Babam öğretmen, annem hemşire. Eşim de benim gibi hekim. Tıbbi onkoloji doçenti. Biri kız biri erkek iki çocuğum var. Kızım ve oğlum iyi derecede piyano çalıyorlar. Ayrıca oğlumun müthiş bir tiyatro ve rol yapma yeteneği var. Umarım bu yeteneğini değerlendirir.
Mesleğinizle alakalı olarak özellikle deneyim sahibi olduğunuz hastalıkları ve bu hastalığa sahip kişileri ben tedavi etmeliyim diyebileceğiniz bir ilgi alanınız var mı? Bu alana yönelmenizin hikayesini bize anlatır mısınız?
Hipofiz tümörü cerrahisini seviyorum. Başasistan olarak mecburi hizmetten sonra yuvama atandıktan sonra o eski kliniğimin cerrahi açıdan çok ilerlediğini gördüm. Herkes nöroşirurjinin bir alanından tutmuş işi ve deneyimi oldukça ileri noktalara taşımıştı. Bense sıradan bir beyin cerrahıydım. Benim de bir şeyler yapıp kendime bir alan açmam, kliniğe ve kendime bir katkı sağlamam gerek düşüncesiyle yola çıktım. Cerrahpaşa’dan Prof. Dr. Necmettin TANRIÖVER hoca sağ olsun 3 aylığına beni kabul etti ve bu işi öğretti. Sonra kliniğimizdeki neredeyse alındığından beri hiç kullanılmamış olan ve durduğu yerde teknolojisi eskimiş endoskop ile bu işe başladık ve 400 vakayı orada aşmayı başardık. Burada ise 600’e yaklaştık. Öğrendiğim bu deneyimi pek çok uzman ve asistanıma öğrettim. Yeni hipofiz cerrahları yetiştirdim ve yetiştirmeye
devam ediyorum.
Mesleki faaliyetler dışında bu hastanede nelerle uğraşmak istersiniz?Başka nasıl katkı sunabilirsiniz?
AR-GE birimini kurmak ve fikir bankası oluşturmak istiyorum. Hekimleri mühendislerle buluşturacak platformlar oluşturmak istiyorum. Yani hastanemizde yerli ve milli sağlık teknolojisi hamlesi başlatmak istiyorum. Ayrıca hastanede çalışanların birbirleri ile iletişimini artıracak, kaynaşmalarını sağlayacak ve motivasyonlarını artıracak sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetler başlatmak istiyorum.
Hayvanları sever misiniz? Evinizde beslediğiniz bir evcil hayvanınız var mı?
Çok severim. Evde iki kedimiz var. İsimleri Çoço ceAlaca.
Pek çok hekim, çektiği zorluklar nedeniyle çocuğunun doktor olmasını istemiyor. Peki siz çocuğunuzun doktor olmak istemesi halinde bu isteğini destekler misiniz?
Kesinlikle desteklerim.
Bundan sonraki kariyer planınız nedir?
Bundan sonra AR-GE ve eğitime ağırlık vermek istiyorum. Hobilerime daha çok vakit ayırmak istiyorum.
Fobileriniz var mı? Örnek verebilir misiniz?
Evet. Yükseklikten korkuyorum. Bu nedenle uçak fobim var ama mecbur kullanıyorum. Ayrıca sosyal fobim
de var ama akademisyen ve hoca olduğum için mecburen bu fobimi de aşmak zorunda kaldım. Yine de heyecanlanmadığımı söyleyemem.
Ne tarz kitap ve filmleri seversiniz?
Bilim kurgu. Özellikle zaman kavramını işleyen filmlere bayılıyorum.
Sağlık alanında ülkemizde ne gibi eksikliklergörüyorsunuz? Ben olsam şunu düzeltirdim
dediğiniz bir konu var mı? Varsa bunu düzeltmek için herhangi bir çabanız oldu mu?
AR-GE eksiği var. AR-GE faaliyetlerim var. TÜBİTAK desteğiyle cerrahi navigasyon projemi tamamladım. Ön
prototip yaptık. Destek olursa devamını getireceğiz. Ayrıca hastanemizde AR-GE merkezini kurmaya çalışıyorum.
Klinik içi yapılanmanızdan bahseder misiniz?
Özellikli işler yapan meslektaşlarınız var mı?
Kliniğimizi 4 doçent birlikte kurduk. Ben idari sorumlu, Doç. Dr. Bekir TUĞCU ise eğitim sorumluluğu
görevini yürütüyor. Klinikte herkes belli bir alanda deneyimine göre hizmet veriyor ya da deneyimli olanların
yanında deneyim kazanmaya çalışıyor. Omurga cerrahisi, Fonksiyonel nöroşirürji (Parkinson ve epilepsi cerrahisi), nöroonkolojik cerrahi, endoskopik hipofiz cerrahisi, pediatrik nöroşirürji gibi pek çok alanda gruplar halinde hizmet veriyoruz.
Klinik, poliklinik, yoğun bakım ünitesi ve ameliyathane şartlarınızdan bahseder misiniz?
15 adet poliklinik odamız, 57 adet servis yatağımız, 8 adet yoğun bakım ünitesi yatağımız ve 6 adet ameliyat
masamızla hizmet veriyoruz. Ameliyathanemizde olan teknolojik imkanların ülkemizde en ileri düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Cerrahi mikroskoplar, endoskop, ultrason, intraoperatif MR, doppler, cerrahi nöronavigasyon cihazı gibi cihazlarla fark yaratıyoruz diyebilirim.
Diğer bölümlerle ilişkileriniz nasıl? İletişimi artırmak için neler yapıyorsunuz?
Oldukça iyi. Hocaların hepsi özel seçilmiş ve iletişime açık insanlar. Klinikler arası toplantılar ve eğitim faaliyetleri düzenlemeyi planlıyoruz. Ayrıca çalışanları ilgi alanlarına göre bir araya getirecek sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlerin dışında sosyal organizasyonlar da yapmayı hedefliyoruz. İlk sempozyumumuzu 28 Kasım’da covid19 nedeniyle kaybettiğimiz doktor Ahmet AKBAŞ anısına ithaf ediyoruz. Kendisi yetiştirmiş olduğum hipofiz cerrahlarının ikincisiydi. Bu vesileyle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu eller hem şifa dağıtıyor hem de sanatla uğraşıyor
BÜLENT ŞANLIKAN / bulent.sanlikan@aksam.com.tr
Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Beyin Cerrahi Kliniği İdari Sorumlusu Doç. Dr. Ömür Günaldı, mesai saati içerisinde insanlara şifa dağıtırken günün yorgunluğunu ise sanatla atıyor. On masal kitabı yazan, yağlıboya resimler yapan Günaldı, şimdi de hastanede sağlık çalışanlarının yer aldığı tiyatro kulübü ile sahnede yer alma hazırlığında.
MASAL UYDURMAYA BAŞLADIM
“Biri 16, biri 14 yaşında iki çocuğum var. Okul öncesi dönemlerinde onlara masal anlatmayı çok seviyordum. Ancak bir süre sonra evdeki masal kitapları tükendiğinde kafamdan uydurmaya başladım. Bir süre sonra baktım ki uydurabiliyorum. Kızım ilkokuldayken öğretmeni ödev vermiş masal yazması gerekiyordu. Ona yardımcı oldum. Baktım anlattığım masalı sistematize de edebiliyorum. ‘Ben yazabilir miyim’ diye düşündüm. Fakat alanımdan çok farklı olduğu için yazdıklarım taslak halinde kaldı. Adana’dan İstanbul’a tayinim çıktığında Beyin Cerrahi Kitabı çıkardık. O kitabın yayınevi sahibine bahsettim, okudu çok beğendi. İlk kitabım Gölgenin Rengi oradan çıktı.”
YAZARLIK EĞİTİMİ ALDIM
“Gölgesini kaybeden bir çocuğun neler yaşayabileceğini düşündüm. Hele hele o gölgesi onun en yakın arkadaşıysa. İlk kitapta gölgesi siyah renkli olmasını istiyor Mehmet’ten. Acaba gölge renkli olsa nasıl olur hayatımızda ve bu gölgenin renkli olmasının yollarını nasıl sağlayabiliriz sorusu biraz da merak uyandırıyor. Sonra bu kitabı yazdım, resimlerini de güzel sanatlarda okuyan bir öğrenciye çizdirdim. İlk kitabı bastıktan sonra çok beğenilmesine rağmen bazı eksikler olduğunu gördüm. Bu işin eğitimini almam gerektiğini fark ettim. Ve Nuzhet Kohen Fins’in çocuk masalları yazma atölyesinde eğitim aldım. Bu işi eğitimli bir şekilde yapmanın ne kadar önemli olduğunu gördüm ve bu kitabın tekrar baskısını yaptık.”
DOĞRU ALGIYI VEREBİLMEK GEREKİR
“Çocuklar doğrudan telkin almaz reddeder. Bildiği yolda gitmek ister ya da kendisine hoş gelen şeyi yapmak ister. Çocuklara işin sözün doğrusunu öğretmek için ne yapmamız gerektiğini araştırmaya başladım. ‘Çocuklara fark ettirmeden masalla onların bilinçaltına hitap edebileceğim şeyler yapabilir miyim’ diye düşünüp Hipnoz ve Algı yönetimi kursuna gittim. Çocukların davranış kalıplarını daha iyiye, daha güzele, daha faydalıya yöneltmek için ne tarz cümleler kullanmam gerektiğini anladım. Bu süreç içerisinde on kitap bastık. İki tane daha taslak var. Masal kitaplarının yanı sıra yağlıboya resimler de bir başka hobi alanım oldu.”
TİYATRO SOSYALLEŞME İÇİN ÖNEMLİ
“Mesleki dejenerasyondan kurtulmak için ilgilendiğim hobilerimin hep içe dönük şeyler olduğunu fark ettim. Yağlıboya resim, masal kitapları kendi başıma, kendi içime kapanarak yaptığım şeyler. Bunlar beni mutlu ediyor, mesleki stresi atmama yardımcı oluyor ancak sosyal anlamda bir katkı sağlamıyordu. Kızım ve oğlumu küçüklüklerinden beri tiyatro kursuna gönderiyordum. Hem sahnede, hem iletişimde, hem ekip halinde çalışma performanslarını artırma yönünde onlara çok faydası olduğunu gördüm. Bunun için tiyatroya yöneldim. Bu hastanenin kuruluşundan beri buradayım. Üç ayrı beyin cerrahi kliniği, bir yoğun bakım, altı ameliyathane ve yirmi poliklinikten oluşuyor bizim bölümümüz. Kimsenin kimseden haberi yok. ‘Ekipçe çalışma ruhunu en iyi nasıl geliştiririz? Tiyatro kursu neden olmasın’ diye düşündüm. Yönetimden izin alarak çocuklarımın tiyatro eğitmeni Onur Güler Hoca’dan rica ettim. Hastanede hekim arkadaşlarımız, asistanlarımız, hemşirelerimiz ve sağlık çalışanlarının yer aldığı Tiyatro Kulübünü kurduk. Şu anda haftada iki gün 17.00-20.00 arası üç grup olarak tiyatro kursuna devam ediyoruz. Beyin cerrahının o üzerindeki ağır yükü bırakıp bambaşka bir şeye dönmesi çok güzel. Biz bu süreç içinde çok eğleniyoruz ve yılsonunda bir oyun sergileyeceğiz.”